TARİHİN DEVİRLERİ

TARİHİN DEVİRLERİ

TARİH ÖNCESİ DEVİRLER

Taş Devri

  • Eski (Yontma) Taş Devri (Paleolitik) (MÖ 600.000 – 10.000)
  • Orta Taş Devri (Mezolitik) (MÖ 10.000 – 8000)
  • Yeni (Cilalı) Taş Devri (Neolitik) (MÖ 8000 – 5500)

Maden Devri (Mb 5500 – Mb 3500)

  • Bak1r Devri (Kalkolitik)
  • Tunç Devri
  • Demir Devri

TARİH DEVİRLERİ

İlk Çağ (MÖ 3200 MS.375)

Yazının bulunuşuyla başlar, Kavimler Göçü ile sona erer.

Orta Çağ (375 1453)

Kavimler Göçü ile başlar, İstanbul’un fethi ile sona erer.

Yeni Çağ (1453 1789)

İstanbul’un fethi ile başlar, Fransız İhtilali ile sona erer.

Yakın Çağ (1789 )

Fransız İhtilali ile başlar ve günümüzde de devam eder.

Tarihi devirlerin bu şekilde dönemlendirilmesi hem göreceli hem de Avrupa tarihi merkezlidir ve Türk tarihiyle de örtüşmemektedir. Oysa Türk tarihi; Avrupa milletlerinin tarihi gibi sınırları belirli bir coğrafyada değil, aynı zaman dilimi içerisinde değişik coğrafyalarda meydana gelmiştir.

Tarih ancak kaynaklara dayalı olarak yazılır. Tarihi kaynak­ lara genellikle müzelerde, kütüphanelerde ve arkeolojik kazılarda ulaşılır. Ören yerlerinde yapılan arkeolojik kazı­ larda, toprağın üstünden altına doğru farklı dönemlere ait buluntulara (kaynaklara) rastlanabilir. Bu buluntuların niteliği, o ören yeri ile ilgili olarak bizi farklı değerlendirmelere götürür.

Yazının bulunmasından önceki devirler “Tarih Öncesi Devirler”, yazının bulunuşundan (MÖ 3200) sonraki devirler ise “Tarih Devirleri” olarak adlandırılır. Tarih öncesinin devirlere ayrılmasında araç-gereç yapımında kullanılan malzemeler etkili olmuştur. Tarihin çağlara ayrılmasında evrensel nitelik taşıyan olaylar etkili olmuştur.

Topluluklar birtıi0erini genellikle savaşlar, ticaret ve göçler yoluyla etkilemişlerdir.

TARİH VE ZAMAN

Tarih kelimesi, Arapça “kamer, ay, zaman” anlamına gelir. Bu­ na göre tarih kelimesinin anlamı, “ay”ın tarihi demektir. Bu anlam bir taraftan tarihı olayın meydana geliş anını belirlemek, diğer taraftan “anlatmak, hikaye etmek, nakletmek” anlamlarına gelmektedir. Zamanın “dün-bugün-yarın” şeklinde taksimi insan aklının bir ürünüdür. Aslında geçmişi anlama çabası, geleceğe dönük bir yön bulma faaliyetidir. Farklı toplum ve kültürler, geçmişin dönemlendirilmesinde kendi tarihlerindeki önemli olayları dikkate almışlardır. Bunun sonucunda zaman içinde farklı takvimler ortaya çıkmıştır.

 

TARİH BOYUNCA TÜRKLERİN KULLANDIĞI TAKVİMLER

12 Hayvanlı Türk Takvimi 

İslamiyet’ten önceki Türk toplulukları tarafından kullanılmıştır. Türklerden başka Çinliler ve Tibetliler tarafından da kullanılmıştır. Her yıl bir hayvan adıyla anılmıştır.

Hicri Takvim (Ay yılı sistemi)

Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicretin [622] başlangıç yılı olarak esas alınmıştır. Hz. Ömer Dönemi’nde hazırlanan bu takvim, islam ve Türk-İslam devletleri tarafından kullanılmıştır.

Celali Takvimi (Güneş yılı sistemi)

Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah tarafından Ömer Hayyam’a yaptırılmıştır. Başlangıç tarihi 1079 yılı kabul edilmiştir.

Selçuklularda Hicri ve Celali Takvim beraber kullanılmıştır.

Rumi Takvim (Güneş yılı sistemi)

Osmanlı Devleti’nde mali işlerde aksama olmaması için kullanılmıştır. Başlangıç yılı olarak Hicret (622)i kabul edilmiştir. Tanzimat Döneminde son şekli verilen Rumi Takvimde 1 Mart yılbaşı olarak kabul edilmiştir.

Osmanlılarda Hicri ve Rumi Takvim beraber kulanılmıştır.

Miladi Takvim (Güneş yılı sistemi)

Hz. İsa’nın doğumu başlangıç olarak kabul edilmiştir. Bu takvim Türkiye’de 1 Ocak 1926’dan itibaren kullanılmaya başlanmıştır.

TARİHİN BÖLÜMLERİ

Zamana Göre:

  • Cilalı Taş Devri Tarihi
  • İlk Çağ Tarihi
  • XX. Yüzyıl Tarihi vb.

Mekana Göre:

  • Türkiye Tarihi
  • Avrupa Tarihi
  • Orta Asya Tarihi vb.

Yazılış Şekline Göre:

  • Hikayeci Tarih
  • Öğretici (Pragmatik) Tarih
  • Araştırmacı {Neden-Nasılcı) Tarih 
  • Sosyal Tarih
  • Kronik Tarih

Kapsamına Göre:

  • Genel Tarih
  • Özel Tarih

Konuya Göre:

  • Sanat Tarihi
  • Dinler Tarihi
  • Bilim Tarihi vb.

 

 GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE TARİH YAZICILIĞI

HİKAYECİ TARİH: Eski Yunan’da MÖ V. yüzyılda yaşamış olan Heredot’un yazdığı tarih bu türün ilk örneğidir. Hikayeci tarihte, hikaye ve efsanelerle dolu bilgiler nakledilir. Yer ve zaman belirtilmekle birlikte sebep-sonuç ilişkisi üzerinde durulmaz.

ÖĞRETİCİ TARİH: Bu tarih yazıcılığının ilk temsilcisi, Eski Yunan’da yaşamış Tukidides’tir. Öğretici tarih­ te; topluma fayda sağlamak, toplumun milli ve ahlaki değerlerini geliştirmek amaçlanmıştır.

KRONİK TARİH: Tarihi olayların oluş sırasına göre sıralandığı tarih anlayışıdır. Hitit analları, Osmanlı vakayinameleri, Rus kronikleri bu türün örnekleridir.

Vakanüvislik tarzı tarih yazıcılığı olaylan kaydetmekle yetinirken belgelerin sorgulanmasına dayalı tarih yazıcılığı sebep ve sonuç bağlantıları çerçevesinde olaylardan olgulara ulaşmaya çalışır.

ARAŞTIRMACI TARİH: XIX. yüzyılda doğmuş olan araştırmacı tarih anlayışında, tarihi olaylar kaynaklara dayalı olarak araştırılır ve başvurulan kaynaklar oluşturulan eserlerde dipnot olarak belirtilir. Ayrıca eserlerde, olayların gelişimi, yeri, zamanı, sebepleri, sonuçları ve bunların arasındaki ilişkiler bir bütün olarak ele alınır.

Araştırmacı ve akademik tarihçiliğin kurucusu kabul edilen Leopold von Ranke, tarihi diğer disiplinlerden ayırarak, kendine has metodları olan bir çalışma sahası haline getirdi. Ranke için belge {özellikle birinci elden kaynaklar), kutsal olmasının yanı sıra, vazgeçilmezdir. Ona göre, belge yoksa, tarih de yoktur.

SOSYAL TARİH: XIX. yüzyılda Auguste Comte’un öncülüğünde gelişen bu tarih anlayışında, metafizik ve doğaüstü güçler yerine somut olaylar anlatılmakta, top­ lumların yaşayışları ve kültürleri ele alınmaktadır. Bu anlayışın gelişmesinde Fransız tarihçi Lucien Febvre ile Marc Bloch tarafından çıkartılan “Annales” isimli dergi ve bu derginin yaptığı yayınlar etkili olmuştur. Bu ekolün ülkemizdeki önemli temsilcileri olarak Ömer Lütfi Barkan, Fuat Köprülü ve Halil inalcık gösterilebilir.

 

TÜRKLERDE TARİH YAZICILIĞI

Türklerde tarih yazıcılığının ilk örneği, Göktürkler Döneminde Yoluğ Tigin tarafından yazılmış Orhun Kitabeleridir. Göktürklerden Osmanlılara kadar geçen dönem­ de hikayeci ve kronik tarih türünde eser veren tarihçiler olduysa da, tarih yazıcılığının bir meslek olarak ortaya çıkması Osmanlılar Dönemi’nde olmuştur. Osmanlılar­ da devlet tarafından desteklenen tarih yazıcılarına baş­ larda “şehnameci” denirken daha sonraları “vakanüvis” denmiştir. İlk Osmanlı vakanüvisi Naima Efendi’dir. Vakanüvislerin eserleri dışında yazılmış Hoca Sadettin Efendi, Aşık Paşazade, Oruç Bey, Peçevi ve bir devlet adamı olan Ahmet Cevdet Paşa’nın da önemli tarih kitapları vardır.

Vakanüvislikte, olayların ortaya çıkış nedenleri üzerinde durulmaz ve olaylar olduğu gibi nakledilir. Osmanlı Devleti’nde de bu anlayış devam etmiş ve resmı tarihçi­ lik, vakanüvislik adı altında XVIII. yüzyıl başında kurum­ laşmıştır. Osmanlı Devleti’nde bu tarz tarih yazıcılığı yapanlara vakanüvis, Batı dünyasında ise analist denmiştir. Vakayinameler, kronikler ve yıllıklar {annal) tarihi olayları yıllara göre kronolojik olarak sıralayan yazılı belgelerdir. Bu yolla, kesintisiz bir tarih kaynağı sunulmuştur. Tarih yazımında yaşanan değişimler, Osmanlı tarihçiliğine il. Meşrutiyet döneminde yansımaya başlamıştır. Aslında Tanzimat Dönemi’nde Ahmet Cevdet Paşa gibi tarihçiler klasik vakanüvislik anlayışından çıkarak eser­lerinde birinci el belgeleri eleştirel bir incelemeden geçirerek kullanılmışlardır.

II. Meşrutiyet, Türk tarihçiliğinde Batı’daki yöntem ve yaklaşımların yaygınlaşmaya başladığı bir dönemdir. Türk tarihçiliğindeki bu değişim, Atatürk’ün etkisiyle Cumhuriyet Dönemi’nde de hızlanarak devam etmiştir. Atatürk, Batı’da Türklere karşı iftiralara, kimi zaman hakaret seviyesine varan suçlamalara karşı koymak amacıyla Türk Milleti’nin kimliğini tanıtmak, Türk tarih ve medeniyetini bilimsel yöntemlerle araştırmak için 1931’de “Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti”ni kurdurmuş ve bu kurum 1935’te “Türk Tarih Kurumu” adını almıştır. Fuat Köprülü, Ömer Lütfi Barkan ve Halil İnancık gibi tarihçiler Türk tarihçiliğini dünya standartlarına yükseltmişlerdir.

 

Comments

No comments yet. Why don’t you start the discussion?

Bir yanıt yazın