Sanayi İnkılabı Öncesindeki Üretim Organizasyonları
Sanayi İnkılabı öncesindeki üretim organizasyonları kölelik düzeni, feodal düzen, atölye tipi üretim ve manifaktür (imalat) dönem olmak üzere dörde ayırılır.
Sosyal sınıf ayrımının ilk kez ortaya çıktığı köleci toplum düzeni insanlık tarihinde, Asya’da ve Afrika’da ortaya çıktı. İlkel toplumdan köleci topluma geçişte tarımsal üretimde ihtiyaç fazlasının ortaya çıkması etkili olmuştur.
Tarımsal üretimin artması, tarım ile hayvancılık arasında gittikçe artan ayrılık, madenciliğin ilerlemesi gibi unsurlar el emeği talebini, yani köle talebini artırdı.
Daha ilkel topluluk döneminde, değişimin ilerlemesi sonu cu, ürünlerin genel eşdeğeri (değiş tokuş) ortaya çıkmıştı. Önceleri, genel eşdeğer rolünü, hayvan, kürk, deri, fil dişi vb. gibi en önemli ürünler oynuyordu. Zamanla bu rol, madenlere (önce demir ve bakıra, sonra altına ve özellikle gümüşe) geçti. Ardından para, genel eşdeğer ve dolaşım aracı olarak ortaya çıktı. Ticaretin gelişmesi, üretime katılmayıp sadece malların değişimi ile uğraşan tüccar sınıfının doğmasına neden oldu.
Orta Çağ’da Avrupa’da ortaya çıkan feodal toplum dü zeninde kırsal alanlarda kapalı pazar ekonomisi görülür. Ekonomi tarıma dayalıdır. Halkın himayesine girdiği kişilere süzeren, himaye edilenlere ise vassal denir. $üzeren olarak adlandırılan senyörler, kendisine bağlı olan kişilerin kullanımına toprak vermiştir. Senyörler (derebeyleri) ve vassallar arasında bir sözleşme yapılmıştır. Senyörler, mülklerindeki topraklarda hayatlarını sürdürdükleri bir şato yaptırmış ve topraklarını surlarla çevrelemişlerdir. Derebeyler (büyük toprak sahipleri) kendi topraklarında kendi kanun ve kurallarını uygulamışlardır. Kralların merkezi otoritesi zayıftır ve siyasi birlik yoktur. Kentsel alanlarda zanaata ve ticarete dönük lonca düzeni kuruluydu. Kentsel alanlarda statü düzenini içeren loncalar, aynı • meslek veya zanaat dalında çalışan ustaların kurdukları ve egemen oldukları örgütlerdi. Ticaretin sınırlı olduğu bu sistemde ekonomide durgunluk söz konusuydu.
Atölye tipi üretim emeğe dayalı olan, uzmanlaşmaya yer veren ve kişilerin üretimin değişik aşamalarında görev aldıkları üretim sistemidir. Müşterinin bire bir tanınmadığı bu sistemde talep tahminlerine göre bölgesel müşteriler için üretim yapılırdı. Çalışanlar genel olarak usta kalfa ve çırak şeklinde sınıflandırılmıştı. Üretim sürecinin her aşa masında aktif ve denetim sahibi olan ustayı, ara bir statü olan kalfa ve meslek öğrenme aşamasının başlangıcında bulunan çırak takip etmekteydi.
Manifaktür üretim, sanayi devriminin hemen öncesinde ve ilk aşamalarında, çok sayıda işçiyi bir araya toplayan, mekanik güç kaynakları ve büyük ölçüde el emeği kullanan üretim birimi ve üretimde bu yöntemin geçerli olduğu dönemdir. XVI. yüzyıl ile XIX. yüzyıl arasında fabrika sistemine doğru geçişi ifade eden kapitalist bir üretim tarzıdır. Kalifiye işçi -ya da o günkü adıyla zanaatkar- ve iş aletleri üretimin iki temel unsurudur. Manifaktür dönemin işçileri bugünün korkunç tüketim toplumunun insanlara kazandırdığı “kazan ve tüket” hastalıgından çok uzaktayd1lar.
Geçimlerini temin ettikten sonra çalışmazlardı.
Endüstriyel Üretime Geçiş
XVIII. yüzyıl Avrupası’nda sanayi hamleleri küçük imalat- . hanelerin kurulmasıyla başladı. Genel olarak kırsalda bu- : lunan imalathanelerin yanında kendine özgü bir yapı ve : üretim biçimine sahip olan loncalar bulunmaktaydı. Lon-: calar kendi sistemlerinin dışındaki imalathanelerin açıl masına karşıydı. Şehirlerin bu dönemde nüfus olarak az olması sanayileşme için gerekli olan yeterli iş gücü potan siyelini sınırlıyordu. Dolayısıyla imalathaneler genel olarak şehirlerde değil kırsal bölgelerde bulunuyordu. Büyük fabrikaların henüz kurulmamış olması da imalathanelerin kırsalda faaliyet göstermesinin bir diğer nedeniydi.
18. yüzyıl, klasik üretim ile yeni üretim sistemlerinin çatıştığı bir yüzyıl oldu. Zira klasik üretim sisteminin en önemli unsuru olan loncalar, kendine has bir yapılanmaya ve : üretim sistemine sahipti. Adam Smith (Edım Smit), “Milletlerin Zenginliği” adlı eserinde klasik üretim sisteminin : yeni üretim yapılarını engellediğini, bu yüzden loncaların : kapatılması gerektiğini savundu.
İnsan gücüne dayalı üretimden makine gücüne dayalı : üretime geçilmesine Sanayi Devrimi denir. Bilim ve teknik alanındaki gelişmelerin üretim alanında kullanılması sonucunda ilk olarak 18. yüzyılda İngiltere’de başlamıştır.
Sanayi Devrimi’nin ilk evresi pamuklu dokuma ile başladı.
18. yüzyılın ikinci yarısında iki alandaki teknolojik gelişmeler, pamuklu üretimin çehresini modernleştirdi. Bunlardan birincisi iplik bükme ve dokumayı hızlandıran araçlara ilişkindi. İkincisi ise kol gücünün yerini alan yeni güç kaynaklarının keşfedilmesidir.
Rönesans hareketi, bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeleri hızlandırdı. XVII ve XVIII. yüzyıllarda ise Akılcı ve Aydınlanmacı düşüncenin etkisiyle bilimsel araştırmalarda akıl, deney ve gözleme ağırlık verildi. Bilim alanında gerçekleştirilen buluşların alet yapımıyla teknolojiye dönüştürülmesi Sanayi Devrimi’ni ortaya çıkardı. Sanayi Devrimi örgü ve iplik makinesinin yapılmasıyla dokuma üretiminde yaşandı. XVII. yüzyılın başlarında hava ve su buharı arasındaki farkın keşfedilmesiyle yoğunlaştırma mekanizması tanımlandı. XVII. yüzyılın son çeyreğinde ise barutun yakılması ile elde edilen gazların genişlemesinden yararlanılarak makine sisteminde önemli bir aşama kaydedilmiş oldu.
XVII. yüzyılın sonunda ise Denis Papin (Dönis Papin) birçok deneme sonunda ilk buhar makinesini yapmayı başardı. Buhar makinesi İngiltere’de gemileri hareket ettir- : mek için kullanıldı. Denis Papin’ın ateşli pompa sistemini bulması makineleşmeyi hızlandırdı. Sanayileşmenin temel ham maddeleri olan taş kömürü ve demirin özellikle İngil tere ve Avrupa kıtasında bol miktarda bulunması sanayileşmeyi kolaylaştırmıştır.
1776’da James Watt, top yapımı için geliştirilmiş bir del gi aletinin sağladığı hassasiyetten yararlanarak çok daha esnek bir buharlı motor imal etti. İngiltere’de yaşanan bu gelişmeler kısa sürede Avrupa kıtasına yayıldı.