MİLLİ MÜCADELE
I. Dünya Savaşı’ndan sonra İtilaf Devletleri Osmanlı Devleti’ni ortadan kaldırmak için dört bir koldan topraklarını işgale başladılar. Bu işgallerden cesaret alan azınlıklar yaşadıkları bölgelerde taşkınlıklarını iyice artırdılar. Bu durum karşısında padişah ve hükümet duyarsız kaldı. Uzun süren savaş yıllarının ardından millet yoksul ve yorgun bir haldeydi. Mondros Mütarekesi gereği ordunun elinden silah ve cephanesi alınmış ve askerler terhis edilmişti.
Bu durum karşısında Türk halkı önce cemiyetler kurarak örgütlenmiş; daha sonra da silahlı direniş birlikleri (Kuva-i Milliye) kurarak silahlı direnişe geçmiştir. Bu direniş, bazı bölgelerde (Güney Cephesi) başanlı olurken, bazı bölgelerde (Batı Cephesi) istenilen başanyı verememiştir. Bu başarısızlık, düzenli bir ordunun kurulmasını zorunlu hale getirmiştir. Bir an evvel düzenli bir ordunun kurulması gerektiğini savunanların başında Mustafa Kemal geliyordu. Mustafa Kemal’e göre düzenli ordunun kurulması için Anadolu’ya geçilip, halkın bu sürece katılımının sağlanması gerekiyordu.
Mustafa Kemal, bu düşüncesini hayata geçirebilmek için fırsat kollamaya başladı. Bu sırada Karadeniz’de Pontus Rum çetelerinin Türkleri hedef alan eylemlerinin artması, Türk halkının da karşılık vermesi üzerine bölgenin huzur ve düzeni bozuldu. Bunun üzerine Padişah, Mustafa Kemal Paşa’yı 9. Ordu Müfettişliği görevine atayarak bölge ye gönderdi. Olağanüstü yetkilerle donatılarak Samsun’a gönderilen Mustafa Kemal’e, sivil makamlara da emretme yetkisi verildi. Yakın arkadaşlarını da yanına alan Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktı ve Kurtuluş Savaşı’nı fiilen başlattı.
Samsun’da çalışmalarına başlayan Mustafa Kemal askeri ve sivil makamlara gerekli direktifleri vererek bölgedeki asayişi sağladıktan sonra bir rapor hazırlayarak hükümete gönderdi. Mustafa Kemal Paşa Samsun’da çalışmalarını tamamladıktan sonra, daha güvenli bir ortamda çalışmalarını sürdürmek amacıyla 25 Mayıs 1919‘da Havza’ya hareket etmiştir.
Havza’ya gelen Mustafa Kemal, burada askeri ve mülki makamlara yönelik bir genelge hazırlayarak, Anadolu’nun her köşesinde mitinglerin yapılmasını, azınlıkların taşkınlıklarına ve işgallere karşı millətin uyanılmasını ve harekete geçirilmesini istemiştir. Ayrıca Mustafa Kemal komutanlardan silahların teslim edilmemesi talebinde bulunmuştur.
Mustafa Kemal Paşa Havza’dan sonra Amasya’ya geçti. Amasya’da ikinci bir genelge hazırlandı. Amasya Genelgesinin yayımlanma amacı, işgallere karşı Anadolu’da baş layan Müdafaa-i Hukuk hareketini bir çatı altında toplamak ve bunun için de ulusal bir kongrenin (Sivas Kongresi) toplanmasını hızlandırmaktır.
Ulusal egemenliğe dayalı yeni bir Türk devletinin kurulması yolunda atılan ilk adım olan Amasya Genelgesi, Kurtuluş Savaşı’nın amacını ve yöntemini ortaya koymuştur. Bir ihtilal beyannamesi niteliği taşıyan genelge, hem ihtilalin nedenini ve programını hem de Anadolu ihtilalinin başladığını gösteren ilk belgedir.
Mustafa Kemal Paşa’nın niyetinin anlaşılması üzerine, İngilizlerin baskısıyla İstanbul Hükümeti Mustafa Kemal’in resmi görevine son verdi.
Mondros Ateşkesi’nin ardından başlayan işgallerden ce- saret alan Doğu Anadolu’daki Ermeniler ile Doğu Karadeniz’deki Rumların taşkınlıkları artmıştır. Bu tehditlere karşı ortak politikalar oluşturmak için iki bölge ileri gelenleri tarafından Erzurum’da bir kongrenin toplanması kararlaştırılmıştır. Erzurum Kongresi, Doğu İlleri Müdafa-i Hukuk Erzurum Şubesi ile Trabzon Muhafaza-i Hukuk Cemiyetlerinin ortaklaşa düzenledikleri bir çalışmadır. Kongre sonunda, kongre kararlarını uygulamak için bölgesel yetkilere sahip bir Temsil Heyeti oluşturuldu.
Erzurum Kongresi’nden sonra Milli Mücadele Dönemi’nin İkinci önemli kongresi, Sivas Kongresi’dir. Toplanma gerekçesi Amasya Genelgesi ile duyurulan Sivas Kongresi’nin temel amacı, vatanın bütünlüğüne ve milletin bağımsızlığına karşı girişilen saldırılara son vermek için yapılması gerekenleri belirlemektir. Kongre sonunda tüm cemiyetler Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında birleştirildi ve Temsil Heyeti’nin yetkileri tüm ülkeyi kapsa- Kacak şekilde genişleterek Milli Mücadele’nin yürütme organı haline getirildi.
Sivas Kongresi’nden önce ve sonra ülkenin pek çok yerinde işgallere karşı çeşitli büyüklükte bölgesel kongreler toplanmıştır. Anadolu’nun işgali ile toplanmaya başlayan bu tür bölgesel kongreler, TBMM’nin açılmasına kadar faaliyetlerini sürdürmüşlerdir.
Sivas Kongresinden sonra olusturulan Temsil Heyeti’nin, ülke yönetimindeki etkinliginin artmasi sonucunda zor durumda kalan Damat Ferit Hükümeti istifa etti. Bunun üzerine Padisah, yeni hükümeti kurma görevini Ali Rıza Paşa’ya verdi.
Ali Riza Pasa, Bahriye Nazin Salih Pasa’yi Mustafa Kemal’le görüsmesi için Amasya’ya gönderdi. 20 Ekim’de baslayan görüşmeler, 22 Ekim 1919’da sona erdi. Mustafa Kemal ve Salih Paşa arasinda yapilan görüşmelerde; üçü açik ve imzali, ikisi gizli ve imzasiz bes protokol yapildi. istanbul Hükümeti, Amasya Görüsmeleri ile Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ile Temsil Kurulu’nu resmen tanımış oluyordu.
İstanbul’a giden milletvekilleri mecliste Müdafaa-i Hukuk grubu yerine daha genis tabanli olan Felâh-i Vatan grubunu kurdular. Mustafa Kemal, meclis baskani seçilemedi; fakat mecliste Felâh-i Vatan grubunun çalışmalarının sonucunda Misak-i Milli kararlari kabul edildi.
Misak-i Milli kararlarnin kabulüne en sert tepki itilaf Devletlerinden geldi. 16 Mart 1920’de istanbul’u resmen işgal ettiler, ardindan da Mebusan Meclisi’ni dağıttılar. İstanbul’un resmen işgal edilmesi, Osmanli Mebusun Meclisi’nin dağıtılması ve devamindaki gelismeler Ankara’da yeni bir meclisin açılmasını zorunlu kıldı. Mustafa Kemal, istanbul’un işgali üzerine 19 Mart 1920’de, illere ve kolordu komutanlıklarına bir genelge göndererek seçimlerin yenilenmesini istedi.
İstanbul Hükümeti Amasya Görüşmelerinde kabul edilen kararların bir çoğuna uymadı. Osmanli Mebusan Meclisi‘nin açılmasını ise Istanbul’da açılması şartıyla kabul etti.
Osmanli Mebusan Meclisi’nin toplanması konusunda İstanbul Hükümeti ve işgal devletleri herhangi bir baskıda bulunmadi. Bunun sebebi, seçimleri saltanat yanlilarinin kazanacaklarını ummalarıdır. Seçimler Müdafaa-i Hukukçu adayların zaferi ile sonuçlandı
Bu seçimlere Mustafa Kemal de Erzurum’dan mebus (milletvekili) adayi olarak katildi. Seçimlerin sonucunda Mustafa Kemal, Erzurum mebusu seçilmesine rağmen, hakkinda tutuklama karari oldugu için istanbul’a gidemedi. Bunun üzerine, meclis çalışmalarını yakından takip edebilmek için karargâhini Ankara’ya taşıdı. Mustafa Kemal, seçilen mebuslarla Ankara’da bir toplanti yapti ve istanbul’a gidecek mebuslardan; mecliste Müdafaa-i Hukuk grubu kurulmasini, kendisinin meclis başkanı seçilmesini ve Misak-i Milli kararlarının kabul edilmesini istedi.
Yeni yapılan seçimde Mustafa Kemal, Ankara’dan milletvekili seçildi. Yeni meclis, 23. Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi adiyla Ankara’da törenle açıldı. 24 Nisan’da Mustafa Kemal, Meclis başkanı seçildi.
TBMM’nin açılmasıyla yeni bir devlet kurulmuş ve böylelikle Temsil Heyeti’nin de görevi sona ermistir.
TBMM’nin en büyük amaci, Kurtulus Savasi’ni başarıya ulaştırmaktır. TBMM açıldıktan sonra bu amaç doğrultusunda onceligini düzenli ordu kurma çalismalarina vermistir. TBMM’nin varlığından ve faaliyetlerinden rahatsız olan gruplar halki kiskirtarak Anadolu’da ayaklanmalar cikarmislardir.
Sevr Baris Antlasmasi imzalandigi halde meclis onayından geçmediği için hukuki yönden geçersizdir. Sevr Baris Antlasmasi imzalandigi halde Türk halkı topyekün Kurtulus Savasini baslattigi icin uygulanmamistir.
TBMM’nin aldığı olağanüstü önlemlerle bu ayaklanmalan bastırması, ülke genelindeki otoritesini artırmış ve düzenli ordu kurma calismalarinı hizlandirmistir.
TBMM açıldıktan bir müddet sonra, Osmanli Devleti ile Itilâf Devletleri arasında Sevr Baris Antlasmasi imzalandi. Hadi Pasa baskanligindaki Osmanii heyeti tarafindan imzalanan bu anlaşmayı Padişah onaylatmak için Saltanat Surasi’ni topladi. Padisahin bundaki amaci Sevr’in sorumluluğunu tek basina üzerine almak istememesidir.
Kurtulus Savasinda Türk halki bir taraftan işgalcilerle bir taraftan da azınlıklarla üg cephede mücadele etmek zorunda kalmistir. Dogu Cephesi’nde Ermenilerle, Güney Cephesi’nde Fransızlarla, Bati Cephesi’nde Yunanlilarla yapilan savaslar kazanilmistir. Bu zaferler, savasin sonunda imzalanan Lozan Baris Antlaşmasıyla taçlandırmıştır
.